İnsanın yeşile ve maviye ama en çok da “tüylü sevgiye” doyduğu bir tesis Ankara Canine College Köpek Eğitim, Rehabilitasyon ve Danışmanlık Merkezi… Kapıdan içeriye girdiğiniz anda kendinizi konserde hayranlarının ellerini uzatarak dokunmaya çalıştığı bir pop-star gibi hissediyorsunuz, ama karşınızda size elini uzatan “fan”lar değil, tellerin arasından çıkan diller ve patiler var! “Beni sev beni!” havlayışları ile birbirinin üstüne düşerek sizi karşılayanlar ise o çok özel canlılar: köpekler.
Birçoğumuzun televizyonda “Yetenek Sizsiniz” yarışmasında köpeği Rhino ile sergilediği şovlar ile tanıdığı Tarkan Özvardar ile 1997 yılında kurduğu Ankara Canine College Köpek Eğitim, Rehabilitasyon ve Danışmanlık Merkezi’nde “köpek eğitimi” ve “köpek edinme kültürü” üzerine dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Tatlı köpek Dante eğitim sahasındaki masadan ödül salamlarını çalarken gerçekleşen, “Achilles’i serbest bırakın, ama arsada Bıdık var, Bıdık’a yaklaşmasın”, “Suzie, Bekir’in mi grubunda?” benzeri ara konuşmalarla süslü ve fonunda farklı notalardan köpek havlayışları ile deşifresi yapılan bu röportaja konuk olun!
Sizi köpek eğitimindeki başarılarınızla tanıyoruz, ama bir de sizi sizden dinleyebilir miyiz?
1973 İzmir Karşıyaka doğumluyum. Çocukluğum ve lise eğitimim İzmir’de şekillendi. Daha sonra ortaokuldan beri kurguladığım veteriner hekim olma hayalimi gerçekleştirmek üzere tek tercih yaparak Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne geldim. Ortaokuldan itibaren köpek davranışları ve eğitimi üzerine çalışmalar yapıyordum, merakım çok yüksekti. Üniversite birden itibaren de profesyonel anlamda eğitim programlarına başladım. Daha sonrasında yurtdışı programları, Türkiye’deki faaliyetler ile devam ederek 25 yıldır bu işi sürdürüyorum.
Tarkan Özvardar için Ankara Canine College Köpek Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bir gün nasıl geçer?
Burası, davranış problemli hayvanların rehabilite edildiği, eğitim gördüğü, aynı zamanda da pansiyon hizmeti olan bir yer. Bir gün çok yoğun geçiyor, sabahleyin köpeklerin çıkartılması, bakımları, beslenmeleri ile başlıyor, ondan sonra eğitim programları oluyor, gece saat 12’ye kadar köpeklerin çıkışları ve eğitimleri devam ediyor. Benim fonksiyonum farklı farklı zaman dilimleri içerisinde, çünkü saat 19.00’dan sonra şehir çalışmalarına geçiyorum. Bir köpeğin sadece burada eğitilmesi yeterli değil, gerçek senaryolara hazırlıklı olabilmesi ve şehir içinde adaptasyon çalışmalarının şekillendirilmesi çok önemli. Burada programını tamamlayan köpeğin ev programı başlıyor. Ev programında köpeğe ev kuralları gösteriliyor, daha doğrusu köpeğe değil, sahibine gösteriliyor… Şehir kuralları, cafe-restoran çalışmaları şeklinde devam ediyor.
Benim Türkiye’de bir hedefim var, bundan 7 sene önce Starbucks’lar ile köpek almaları konusunda görüştüm. Çalışmalarımı da Starbucks şubelerinde yapıyorum, götürüyorum köpekleri, orada dinlendiriyorum, stabilize ediyorum. İnsanlara iyi huylu köpeklerin ortamlarda problemsiz bir şekilde stabil olabileceklerini, kimseye zarar vermeyeceklerini göstermeye çalışıyorum ve tabii ki gözlerinin alışmasına…
Köpek eğitimi dediğimizde hep köpeklerin eğitilmesini kastediyoruz, peki köpek sahiplerinin farkında olması ve öğrenmesi gerekenler neler?
Köpek eğitimi, hayvan sahibi için köpek alınmadan önce başlaması gereken bir şey. Bir köpek davranışsal olarak nasıl bir canlıdır, evde nasıl davranış gösterir, hayat döngüsü nedir, zihinsel algısı nedir, bunlar öğrenildikten sonra köpek edinilmesi gerekiyor. Benim hayatıma fit mi değil mi, ben bu hayvanın sorumluluğunu alabilecek miyim, bunları öğrenmeden, bu konuda algı oluşturmadan köpek edinilmemesi lazım. Bizim yaşadığımız sıkıntılar hep bu sebeplerden; hazırlıksız olarak köpek edinmek, çocuğu için köpek edinmek, hediye köpek edinmek, bunlar asla olmaması gerekenler.
Köpek eve geldiği anda kurallar başlar. Çünkü bu hayat onlara göre değil, biz kılavuzluk etmezsek algılama şansları yok. Mesela “tuvalet eğitimi vermenizi istiyoruz” diyerek ararlar. Ben köpeği tuvalet eğitimine buraya alamam çünkü tuvalet alışkanlığı, oryantasyon, beslenme ve gezinti sıklığıyla şekillenebilen ve sahibinin oluşturması gereken bir alışkanlık, sizin emek sarf etmeniz gerekiyor. Bir köpeğe nasıl olsa eğitime göndereceğiz diye yaklaşmamaya dikkat etmek gerekiyor. Nasıl çocuklarımız için ilkokula göndereceğiz çocuğumuzu, ilkokula başlayacak, konuşmayı öğretmeyelim, orada öğrensin demiyorsak işte köpekler için de öyle.
Türkiye’de “köpek edinme kültürü” ne durumda?
Türkiye’de “pet kültürü” henüz emekleme aşamasında, yani insanlar genellikle sorumluluklarını alamayacakları hayvanları edinmeye çalışıyorlar. Tabii metropolleşme, insanların yalnızlaşması ve buna bağlı olarak pet kültürünün artması kaçınılmaz ama bu yüklenilen sorumluluğu bilerek olmalı. Türkiye’de sosyal medyada sıklıkla “abuse edilen” yani “suistimal edilen” hayvanları görüyoruz. “Suistimal etme” kavramı yalnızca tecavüz, cinsel taciz, dövmek, vurmak değil. Bir köpeğin ihtiyaçlarını karşılamamak, düzgün gezdirmemek, küçük ırk diye kucak köpeği yapıp asosyal, sosyopat yetiştirmek onu suistimal etmektir. Hediye köpek almak hayvanı suistimal etmektir. Bu yüzden kavramı çok geniş ele almak gerekiyor. Hediye evcil hayvan edinimi, bilinçsiz üretimler, merdiven altı üretimler olduğu sürece bu hayvanlar suistimal edilmeye devam edecek. Türkiye’de bu kadar sokak köpeği popülasyonu varken insanların hala merdiven altı üreticileri tetikleyecek şekilde talep içerisinde olması aslında çok olumsuz bir şey… Nitelikli üretim yapılmıyor, mesela Golden Retriever çok popüler bir ırk, dikkat edin her beş Golden’dan ikisinin kalça displazisi var. Neden? Inbreeding, yani sürekli yakın akraba eşleştirmeleri, merdiven altı üretimlerin tetiklenmesi sonucu, bu da bir suistimal etme, ırkı, köpekleri suistimal etme… Bu tip şeylerin olmamasını diliyoruz, bunun için çaba sarf ediyoruz bu yüzden köpek kültürünün yerleşmesi üzerine mümkün olduğunca çalışma yapıyoruz.
Köpekte yanlış davranışın tanımı neye göre? Mesela bir köpeğin havlaması illa yanlış mıdır?
Mantık şu, hayvan sahiplerinin hatası da burada. Geliyor, “benim köpeğim çok havlıyor, nasıl engelleyebilirim?” diye soruyor. Hiç kimse köpeğin niye havladığı konusunda bir fikir yürütmeye çalışmıyor. Bizim işimiz, davranışçıların işi, o köpeğin niçin havladığını ortaya çıkartmaktır. Hayvan sahipleri tıpkı psikiyatride, psikanalizde olduğu gibi bazı şeyleri saklar. O yüzden bizim analiz sorularımız vardır. Benim mesela 50 soruluk kendi hazırladığım bir testim var, hayvan sahibine sorular yöneltirim, bu sorular çok şaşırtmacalı sorulardır ve hayvan sahibinin ağzından gerçeği alırım. Niye havlıyor? Çünkü çıkartmıyor. Niye havlıyor? Çünkü yanlış manipülasyon. Niye havlıyor? Çünkü yanlış pekiştirme. Bunları ortaya çıkartırsınız, çünkü hayvan sahibi köpeği suçlamaya hazırdır. Mesela der ki “benim bir Alman Çoban köpeğim var, bahçede bakıyorum ama çok fazla havlıyor.”
Alman Çoban Köpeği, koruyucu havlaması en yüksek ırklardan bir tanesi, aşırı havlamaya en yatkınlığı olan ırk, niye seçtin o zaman bu ırkı? Ya da bir bakıyorsunuz ki köpeği bağlıyor, tansiyon altında bırakıyor ve köpek de tabii ki havlıyor. Hataları ortaya çıkartmak gerekiyor. Mesela hayvan sahibi köpeği odaya koyuyor, havlayınca gidip yanına “Hey!” diye uyarıyor, “Hayır!” diye uyarıyor ve anlıyorsunuz ki köpek niçin havlıyor, “gel!” diye havlıyor ve “hayır” demek için bile yanına gittiğiniz zaman pekiştiriyorsunuz davranışı, bu tip yanlış manipülasyonlar. Mesela “benim köpeğim ismiyle seslendiğimde gelmiyor”, bakalım niye gelmiyor? Görüyoruz ki evdeki bütün uyarılar ismiyle, “Shila hayır!”, “Hayır Shila!”, isim ve olumsuzluk hep bir arada kullanıldığında köpek kendi ismine anksiyete duyuyor, birçok hayvan sahibinin yaptığı en basit hatalar bunlar.

Peki köpekler mutlaka böyle bir yerde mi eğitim almalı, yoksa hayvan sahibi evde kendisi okuyarak, araştırarak köpeğinin eğitimini sağlayabilir mi?
Bu özellikle hayvan sahibi yabancı müşteriler ile başımıza gelen bir şey… Getirir köpeğini, eğitim istiyorum der, bir bakarsınız ve dersiniz ki: “eğitime ihtiyacı yok ki, siz zaten her şeyi çözmüşsünüz.” Hayvan sahibi ilgiliyse, köpeği illa profesyonel bir eğitim merkezinde eğitim alacak diye bir kural yok. Ama Türkiye’de bu iş biraz sıkıntılı çünkü hayvan sahibi minimal enerjiyle, maksimumu istiyor ancak öyle bir dünya köpeklerle iletişimde yok.
Birçok hayvan sahibi, köpeğine olan sevgisinden ötürü onu çocuğu gibi seviyor, torunu gibi görebiliyor. Sizce bir köpek bir insanın hayatında ne olmalı?
Köpeği olmalı. Türkçe deyim karşılığı “köpek gibi davranmak” kötü anlamda kullanılan bir şey… Benim bahsettiğim köpeğe “onun köpek olduğunu bilerek davranmak”. Köpeğe doğru ihtiyaçlar çerçevesinde yaklaşmak, köpek kültürünü doğru anlamak, çünkü bir köpeği mutlu etmek için köpeğe köpekmiş gibi davranmak gerekiyor. O bir insan değil, köpeğe “antropomorfik” yani “ona insan nitelikleri atfederek” yaklaşamazsınız. Bu şekilde yaklaşırsanız onu suistimal etmiş oluyorsunuz. Onun ihtiyaçlarını karşılamanız, onu bir köpek gibi algılamanız ve ona bir köpekmiş gibi davranmanız gerekiyor.