Damla hep der ki; “Bazı dört bacaklılar kendi yuvalarını bulmak için başka evleri ziyaret ederler, sonra kendi yuvalarını bulup oraya giderler”. Bambam’ımın hikayesi de tıpkı böyle oldu işte… Canım dostum, sırdaşım, Damla’m bir akşam bana bir fotoğraf yolladı. Zayıf, hasta olduğu anlaşılan minik bembeyaz bir Chihuahua yavrusu vardı. Anladım… Damla’m kıyamamış ve yardıma muhtaç bir miniği daha evine almıştı. Kendisi ihtiyacı olan, yardıma muhtaç her dört bacaklıyı alır misafir eder; bu dört bacaklılar kendi yuvalarını oradan bulurlar gerçekten de söylediği gibi… Yuvası Damla’nın yanıysa da ömür boyu orada kalırlar.
Şans Bambam’ı bana getirdi
Damla’nın bana özel olarak fotoğrafı atmasının nedeni benim bir Chihuahua sahibi olmamdı. Ne yapılır, nasıl davranılır, huyu suyu nedir bu cinslerin diyeydi aslında… Köpeğin huyu suyu mu olur demeyin. Güvenin bana var… Telefona sarılıp Damla’yı aradım, nereden geldi, nesi var derken baktım ki ben Bambam’ı sahiplenmişim bile… Her ne yaşamışsa, henüz beş aylıktı ve böbreklerinde problem vardı Bambam’ın. Birisi onu almış; bakamayacağı için kendini Damla’larda bulmuştu ufaklık. Yuvası benim yanımdı. Buna ilk andan emindim. Bütün akşam böbrekleri hasta olan bir köpeğin bakımlarıyla ilgili araştırma yaptım okudum, sordum, soruşturdum. Ertesi gün annemle babamla konuşup Damla’lara gidiyoruz dedim ve Bambam’la hikayemiz burada başladı.
Vazgeçmek kalpsizlik olurdu…
Annemle babam da hayvansever insanlardır. Öylesine hayvan sevmek değil, en az benim kadar severler, bir hayvanın sahiplenildiği zaman nasıl sahip çıkılması gerektiğini öğreten bir aileye sahibim. Zaten, çocuklarını hayvan sevgisiz büyüten aileler asla onlara karşılıksız sevginin ne olduğunu öğretemezler çocuklarına aslında… Hep bunu gördüm. O yüzden böyle bir aileye sahip olduğum için kendimi yine bir kere daha çok şanslı hissettim; çünkü bir dememle, henüz Bambam’ın hikayesini dinlemeden, “Sen öyle uygun gördüysen hemen gidip alalım kızım” dediler. Cinsti; ama SCR‘li değildi, burnu basık değildi. Belki de kırma Chihuahua’ydı. Sağlıklı da değildi… Üstelik, ameliyat edilme şeklinden dolayı erkek köpek olmasına rağmen poposunun altından ameliyatla açılan bir delikten çişini yapacaktı…
Bunları yazarken utanıyorum; ama ne yazık ki bunu yapan insanlar var… Bambam cins olmasaydı da aramda bir bağ hissetsem koşa koşa alırdım onu, onun telefonuma fotoğraf olarak gelmesi bile yuvasının benim yanım olduğuna bir işaretti bence… Bu yüzden bu saydığım çoğu insanın köpek sahiplenmek yerine satın almasına sebep olan şeyler benim için dert değildi. Hasta olması beni tedirgin etmedi, aksine onu daha çok sahiplenmek istedim. Ona bir şans vermek istedim. Bu yüzden hasta ya da yardıma muhtaç bir canlı görünce sırtımı dönüp gitmedim hiçbir zaman. Çünkü o canlar bizlerden daha muhtaç, dertlerini anlatacak dilleri yok onların. Benim için tek önemli olan Bambam’a sıcak bir yuva olup ona iyi bakabilmemdi. Tek derdim buydu ve Bambam’ı eve getirdik. Ürkek, şaşkın ve tedirgindi. Ama Bambam hastalığına, ürkekliğine, şaşkınlığına ve tedirginliğine rağmen ara ara oyun peşindeydi, suratından kalan çocukluğu akıyordu.
Ameliyatla çişini yapabilmesi için açılan delik yarası iyileşmek üzereydi. Damla çok iyi bakmıştı ona, ben de en az onun kadar iyi bakabilmek için pansumanlarını yaptım, ilaçlarını verdim. O da her pansumanın sonunda minnet edercesine bana sokulup, ellerimi yalayıp teşekkür ederdi adeta. Evet, Sheila Bambam’dan yaş olarak büyük olsa da onun yarısı kadardı, hem Bambam erkek olduğundan hem de Sheila “0 numaradan” da küçük bir köpekti. Bakmayın böyle dediğime, bir sesi çıkar ki onun, sanırsınız içinde kocaman bir aslan var. Bambam’a ayrı bir yatak, ayrı mama ve su kabı almıştık. Hem kendini evinde hissetsin diye hem de küçük cadı onun her şeyine ortak geldi zannedip, ona hırlamasın sataşmasın diye… Bambam zaten proteinsiz mama ile beslenmek zorundaydı hastalığından dolayı. Hoş o da sanki çok güzel bir şeymiş gibi kıskanıp Sheila hanım da ondan az yemedi değil. Önce birkaç gün Bambam’ın eve adapte olmasını bekledik. Sonra, aile dostumuz, canım Yasemin ablamı çağırdık hemen.
Yasemin ablam, Sheila’yla biz Türkiye’ye taşındığımızdan beri aynı zamanda veteriner hekimi. Yani Sheila yaklaşık bir yaşından beri başka veteriner hekim görmedi. Bambam’ı da onunla tanıştırmak istedim; yarasındaki dikişlerine, iyileşme durumuna, aşılarına baksın istedim. Yasemin ablanın veteriner hekimi olduğundan bir haber olan 5 aylık Bambam ona oyuncu tavrıyla yaklaştı. Yaranın gerçekten iyi durumda olduğunu, çişini bu şekilde yapması için açılan deliğin böbreklerine taş ürettiğinden dolayı o taşların çıkartılmasını kolaylaştırmak için yapıldığını, tekrarlaması durumunda da bu şekilde taşların oradan çıkması için öyle kalacağını söyledi. Ancak uzun vadede eğer taş üretimi olmazsa, çiş hortumu kesilmediyse; eski hale getirmek mümkün olabilirmiş. Genelde bu kadar küçük yaşta olan köpeklerde de böbrek taşı pek rastlanır bir şey değilmiş; ancak kötü beslendiyse bu şekilde durum sağlığı için pek iyi olmayabilirmiş. Bingooo! Bambam’a neden olduğunu çözdük tabii, ne ile beslenmişse artık…
Zorlu süreci sevgiyle atlattık
Açılan deliğin dikişlerinin alınmasından, yaranın iyileşmesinden sonra bile poposuna çok yakın bir delik olduğu için enfeksiyon kapma riski de yüksekmiş uzunca bir süre. Ne fazla temiz tutmak gerekirmiş, kendisi de bağışıklık kazansın diye ne de fazla pis. Zor bir süreç bekliyordu bizi, ama en önemlisi Bambam’ı. Bana her baktığında minnetle bakıyordu canım oğlum. Sesimin tonundan her şeyi anlıyordu. Ve hiç şımarmadı biliyor musunuz… Hala aynı minnetle bakar o boncuk gözleriyle gözlerimin içine, yüreğimi eritir benim. Bütün kötü enerjimi alır, üzgün olduğumda yanıma gelir kıvrılıp yatar. Karşılıksız sevgi işte… Biz erkek kardeşimle birlikte yaşıyorduk ben evlenmeden önce, Bambam da orada, parkede yürürken çıt çıt ayak sesiyle ve nefesiyle var oluşuyla huzur serperdi içimize. Çok sık annemlere gidip gelirdik; ama o da hep yanımızdaydı. Sheila da zamanla Bambam’ı kabul etti. Eskisi kadar hırlamıyor, ondan uzak durmuyordu. Çok da sıkı fıkı değil; ama sanırım Sheila’nın tarzı biraz böyle. Tam bir “Prenses” zannediyor kendini.
Hareketlerini görseniz, köpek olduğuna bin şahit ister zaten. Ama Bambam öyle güzel bağlandı ki ona, onsuz olduğunda fazla sakin ve hep bir Sheila arayışında… Yani evdeki başka köpekler yeni köpekleri kabul etmez demeyin, zamanla edebiliyorlar. İmkansız değil… Uzunca bir süre aralıklarla Bambam’ın enfeksiyonları ve sağlık problemleriyle uğraştık, önüne geçemedik her ne kadar dikkat etsek de… Zaten “Pek de önüne geçilmesi mümkün değil. ”dedi her seferinde Yasemin abla. Enfeksiyon olunca mecburen antibiyotik verildi ve her seferinde böbreği zaten kötü durumda olduğu için antibiyotiğin de gerçekten zararlı olduğunu bildiğimiz paradoks durumları içinde kaldık devamlı. Diyet mama dışında hiçbir şey yiyemiyordu, bu yüzden de çok zayıflıyordu devamlı.
Kafasında devamlı bir huniyle ve damar yolu açık dolaşan minicik bir can…
Her şeye rağmen çok güçlüydü benim oğlum. Sabahlara kadar başında bekledim, tedavisini etkiler diye ilaç saatlerini bir dakika geçirmedim. Güçlüydü, o halde bile oyun peşindeydi. Ama ara sıra bir çaresiz ve isyankar bakışları vardı ki size anlatamam. İnsanın kalbine saplanıyordu o bakışları… Bu zorlu süreci atlattı Bambam. Ben ona çok inandım, onun için çok çabaladım, o da bunu öyle güzel hissediyordu ki beni üzmedi. “Acıların çocuğu Bambam” diye geçmişte hatırladığımız günler oldu bu günler bugünlerde… Şimdi görseniz bunların hepsini o mu yaşamış dersiniz. Yine aynı minnetle bakıyor bana. Ara ara o acılı bakışları iz olarak kalmış olsa da, artık hayat dolu cıvıl cıvıl ve sağlıklı bakıyor benim canım oğlum. Kilo aldı, yarası iyileşti bir daha enfeksiyon olmadı.
En önemlisi devamlı kontrol edilen böbreklerinde ne yeni bir sorun ne de taş çıktı. Eğer bir iki sene daha bu şekilde devam ederse belki de bir ameliyatla doğasında yapması gerektiği gibi çişini yapabilmesi için açılan delik yerine hortumunu geri yerleştirebilirler. Ancak bu konuda tez canlı olmamamız gerektiği ve ameliyatlardan da onu bir süre uzak tutmak istediğim için “Şu an böyle iyiyiz.” diye karar verdik Yasemin ablasıyla. Çok hassas kontrol edildiği için ve sağlığı zamanla iyiye gittiği için artık normal mama yiyebiliyor. Arada yoğurt, haşlanmış et, kemik ve Sheila’ya hep gizli versek de anlayıp ağzının sularının aktığı ödül mamaları yiyebiliyor. Komut alıyor, ödül niyetine yemek verildiğinde, “Yiyebilirsin” demeden ya da direkt ağzına uzatılmadan asla yemiyor, bekliyor. Hata yaptığında ne yaptığını anlıyor. Bir gün uyandığımda benimle konuşacak diye bekliyorum o derece…
Hala ve hatta daha çok ses tonumdan bile beni inanın ki insanlardan daha çok anlıyor. Ben ona bir şans verdim. Ben ona sırtımı dönüp gitmedim, bana bir gece gelen fotoğrafın peşine düştüm ve onu kazandım. Size göre küçük bir köpek gibi durabilir, ama o benim için kocaman yürekli bir yol arkadaşı bir dost, oğlum oldu. Ona sıcak bir yuva vermiş olmanın huzuruyla uyanmak öyle paha biçilmez ki… Bambam’a baktığımda her seferinde “İyi ki! ” diyorum. Damla’ya hep teşekkür ediyorum onu bana bulmama vesile olduğu için… Size bu hislerimi ancak yazabilirim; ama asla sahiplenmeden anlayamazsınız. O yüzden çaresiz bir canlı gördüğünüzde; hele ki ayağınıza kadar geldiğinde, bir sinyalmiş gibi yuvasının sizin yanınız olduğu yoklanıyorsa, arkanızı dönmeyin. Evinizde dört ayaklı canlılar beslemek istiyorsanız, önce buna ihtiyacı olanları araştırın. Böylece hepsinin sırayla sıcak birer yuvası olur belki…