İnsanların hayatını daha iyi hale getirebilmek için harika bir yoldan ilerleyen, enerjisiyle ışık saçan, hoş sohbetiyle zaman nasıl geçti anlayamayacağınız, aslında pek kelimelerle de anlatmanın mümkün olmadığı 🙂 Kozmik Enerji Terapisini hayvanların yaşamı için daha aktif hale getiren Yaşam Tasarımı Danışmanı sevgili Arcan Kurşun ve tüylü dostlarının hikayesi sadece Kalbimdeki Patiler’de!

İşinizin hayvanlarla olan ilişkisi ile başlayalım…

Hemen bir örnek ile başlayalım o zaman 🙂 Danışmanlarımın bazıları hiçbir şey yapmayan büyük köpeği görünce hemen küçük köpeklerini kucağına alıyorlar. Köpek diyor ki, “alfam beni kucağına aldı korudu demek ki korkulacak bir şey var” ve sebepsiz yere, küçük ırk köpek büyük ırk köpekten korkar hale ya da onlara karşı saldırgan hale geliyor. Hayvan sahipleri farkında değiller ama köpeklerle sahipleri arasında çok güçlü bir bağ var. Sevgi göstermek adına bazı köpek sahipleri köpeklerine farklı davranıyorlar. Aslına bakarsanız işin özeti bilmemek, bilmiyoruz. Köpek bakmasını pek bilmiyoruz. Çoğu insanın özellikle Türkiye’deki köpeklerle ilgili bakımları ile ilgili bilmedikleri çok şey olduğu için bakım sorunu var. Bilmediğimiz zaman bilmediğimiz şeylerden korktuğumuz zaman düşman gibi davranabiliyoruz. Ben de tam bu noktada “köpekten korkuyorsan, terapiye gel” diyorum. Cosmomia aslında uzman danışmanların çalıştığı eğitim ve danışmanlık merkezi. Bireysel/kurumsal eğitimler ve danışmanlık seanslarıyla kişilerin hayatlarını istedikleri şekilde yeniden tasarlamayı hedefliyor, modern tıp ve psikolojinin yanı sıra, kozmik enerji terapisi gibi tamamlayıcı tıp alanlarından da faydalanarak bütünsel bir terapi anlayışını benimsiyoruz. Bu amaçla bireylerin zihinsel, ruhsal ve bedensel sağlığa kavuşması için kişiye özel teknikler uygulayarak onlara destek oluyoruz. Hayvanlarla olan bağımız da hayvanlardan korkan, hayvanlara yaklaşamayan ya da hayvanlarının korkularını yenmek isteyen gibi birçok nedene bağlı olarak bize gelen danışmanlar sayesinde kuruluyor.

Arcan Kurşun

Peki sizin hayvanlarla kurduğunuz bu ilişki nasıl başladı?

Ben ilk tüylü arkadaşımı 10 yaşında sahiplenmiştim. O zamanki koşullar nedeniyle daha sonra ondan ayrılmak zorunda kaldım. Ve yıllarca ne kedi ne köpek baktım. Küçüktüm sokaklarda köpeklerle oynardım, koşardım peşimden gelirlerdi (oyun oynarlardı), yüzümü yalar dönerlerdi. Hani hep derler ya “Köpekler çocuklara saldırır” diye, bana hiç öyle bir şey olmadı. Hiçbir zaman saldırıya uğramadım. Günümüzde koşan köpek görünce birçok çocuk taş atıyor, kaçıyor ya da ısıracak zannedip hemen şiddete başvuruyor. Karşılarındaki köpek ise kendilerine yapılacak davranışın iyi olmadığını hissedip kendini korumaya geçince “köpek çocuğu ısırdı” oluyor. 10 yaşından uzun bir süre sonra kedi ve köpeklerle aynı evde yaşamamış olsam da, hayatım onları gözlemleyerek, duygularını davranışlarını inceleyerek onlarla iç içe geçti. Baktığım kedilerimi kaybettikten sonra hayatıma Maple, Sezar ve Kleo adında çok tatlı üç köpek girdi. Sahipleri tarafından şımartılan, sonsuz sevgi ile büyütülen üç tatlı köpek. Konu aslında bir köpek sahiplenmek değil, köpeğin bakışlarında kendini bulmak…

Hayatınıza nasıl girdiler, tanışma hikayenizden bahsedebilir misiniz?

Kedilerimi kaybettikten sonra Maple girdi hayatıma. Onunla mutlu mesut yaşarken, bir gün kız arkadaşımla sokaktaki köpekleri beslemeye gittiğimizde bir olay geldi başımıza. Biz düzenli olarak belirli bölgelerdeki köpekleri besleriz. Her gittiğimizde mamaları koyarız ve biz gittikten sonra köpekler yemeye başlarlar. İnsanlardan korktukları için tedbirli davranırlar ve biz giderken ortaya çıkar, mamaları yerler. Yine bir gün aynı senaryo devam ediyordu ki iki tatlı köpek çıktı karşımıza. Ama hiç mamalarla ilgilenmiyorlar. Belli ki açlar ama sevgi istiyorlar. Sadece bizimle ilgileniyorlar. Sevdik, oynadık onları o kısa sürede ne kadar mutlu edebilirsek ettik ve dönüş yoluna geçtik. Tabii o dönüş yolu hiç bitmedi 🙂 Kız arkadaşımla birbirimize bakıp “yok yok olmaz” , “hayır alamayız ama çok tatlılar” deyip durduk. Sonra “tamam sahiplenmeyelim ama veterinere götürelim, aşılarını bakımlarını yaptıralım” dedik. Gittik baktık yoklar, üç gün boyunca aradık sağ baktık sola baktık bulamadık. Sabah öğle akşam işleri bile bırakıp iki köpüğü aradık. Üçüncü gün yağmurlu havada şans eseri bulduk. Gözlerinin içine bakınca öyle bir bağ kuruldu ki aramızda o gün bu gündür birlikteyiz. Önemli olan da daha önce söylediğim gibi, köpek sahiplenmek değil o köpekle bağ kurabilmek!

Arcan Kurşun’un köpekleri Maple, Sezar ve Kleo

Peki nasıl tanıştılar, nasıl kaynaştılar? Biraz da karakterlerinden bahsedelim…

Bu konuda şanslıyım ki kız arkadaşım çok araştırmacı, bilgili. Bulduğu eğitmenler sayesinde iki köpekle bizim Maple’nin tanışması çok kolay ve sorunsuz oldu. Biz onları sokakta tanıştırdık. Bir sürü halinde yürüyerek arkadaş olmalarına izin verdik ki bu sayede bir rakip durumu olmadı. Maple sevgi öpücüğü. Yalar, öper, peşinde gezer. Harika şarkı söyler. Sezar sevgi dilencisi, sürekli temasta olmak ister. Kleo sevdirir kendini ve gider bir köşeye oturur, adını Kleopatra’dan alıyor.

Hayvan sahibi olmak isteyenlere neler söylemek istersiniz?

Öncelikle şunu söylemek isterim, kedi sahibi olmak ile köpek sahibi olmak arasında gerçekten çok fark var. Bir kere kedinizi acil bir durum olduğunda, mamasını suyunu verip bir günlüğüne bırakabiliyorsunuz ve birinden rica edebiliyorsunuz. Ama köpeğiniz için bu geçerli değil. Köpeğinizin tuvaleti, enerji ihtiyacı vs. gibi durumları daha farklı. Bunu göz önünde bulundurarak sahiplenmeleri oldukça önemlidir. Biz köpeklerimizi 7-8 saatten fazla asla evde bırakmadık, bırakamayız da. 3 köpeğimiz olduğu için biz kız arkadaşımla muhteşem bir iş bölümü yaptık. Çalışma saatlerimi daha kolay ayarladığım için sabahları yürüyüşleri benimle birlikte oluyor. Maple benimle işe geldiği için, diğer köpeklerimizi bir yardımcımız iki kere daha çıkarıyor. Akşam da kız arkadaşımla geziyorlar duruma göre. Düşünün biz çalışma saatlerini ayarladığımız için bu düzeni sağladık, sağlayabildik. Yani köpek sahibi olmak göründüğü kadar kolay değil. Zaman istiyor ki bu yüzden kedimle kurduğum ilişki ile köpeklerimle kurduğum ilişki tabii ki aynı olmuyor. Köpeklerle daha birebir ilgileniyor, bireysel ilişki kuruyoruz.

Arcan Kurşun diyor ki!

Hayvan sahiplenmek sorumluluk sahibi olmayı gerektirir. Bunu bilmek gerekir. Köpek sahiplenmek demek bir çocuk yapmak demek. Bir çocuk büyütmeye tamam demeyen kimse bu sorumluluğu alamaz. Köpek sahibi olan birisine “köpekler yorucu mu?” diye sormak doğru yanıt getirmez. Çünkü bir anne nasıl ki “çocuk bakmaktan yoruldum” demezse, o çocuğa bakmak ona olan sevgisinden dolayı yük gelmediği için- köpek sahibi için de aynısı geçerli. Köpek sahibi olmak da çocuk sahibi olmak ile aynı duygu. Köpeklerle ilgili süreci insanlar bilmedikleri için ne yazık ki böyle oluyor. Köpekler havlar, eve çiş yapabilir, koltukları ya da terlikleri kemirebilirler. Mesela kapı çaldığında Maple hep havlar. Çünkü bana bir şeyler söylemeye çalışır. “Biri geldi” diyor beni korumak istiyor ama diğer köpeklerim hayatta öyle değiller. Hırsız girse onla giderler o derece. Köpeklerin doğalarına da izin vermek gerekir. Bir huyunu baskıladığınızda başka bir huyunu tetiklemiş olursunuz. Bu da davranış problemlerine neden olabilir. Lütfen kendileri olmalarına, köpek olmalarına izin verin…

 

2007-2012 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde eğitim gören Yağmur Ağcaoğlu, Bobby ve Yosun adında iki köpek ve Bıdık adında kör kedi sahibidir. Mezun olduktan sonra hayvan sağlığı dergilerinde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptıktan sonra Kalbimdeki Patiler sitesini kuran Ağcaoğlu, yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca çocuklar için hazırlanmış ilk Köpek Irkları-1 çocuk kitabını çıkarmıştır.