Genç sanatçı Esra Şengünalp ile çok keyifli bir röportaj yaptık. Çocukluğundan beri hayvanlarla iç içe olan, yardıma ihtiyacı olan tüm sokak hayvanlarına ailesiyle birlikte yıllardır yardım eden Şengünalp’in kedisi Pişo ile hikayesini dinledik. İşte henüz yeni anne olmuş ama kedisinden vazgeçmemiş, bebeğiyle iç içe büyütmüş Esra Şengünalp’in o röportajı:

Öncelikle hayvan sevginizle başlayalım…

Çocukken sokakta bulduğum her yavru kediyi eve getirirdim. Tabii ki kabul edilmezdi. 🙂 Annelerinden, kardeşlerinden ayrı kalmamalarını onları sokakta da sevip koruyabileceğimi ailemden öğrendim. Şimdiki zamana göre şanslı buluyorum çocukluğumu. Okul dışındaki zamanlarımızın çoğu sokakta geçiyordu. Doğayla, hayvanlarla bolca vakit geçirmek, merak etmek, onları beslemek, gözlemlemek içimdeki sevgiyi büyüttü diyebilirim.  Annem ve babam mahallemizin kedi bilir ailelerinden. Kim kimdir? Kimden doğmuş, aç mı? O şimdi lohusa, ona ciğer pişirelim yavrularına daha rahat taşır. Onu annesi emzirmiyor mama verelim. Bunun gözü akıyor, bunun ayağı aksıyor doktora götürelim vs. Kendi bakıp büyüttüklerimiz dışında birçok annesiz yavruyu da sahiplendirdik. İlk sahiplendiğim kedim Çatı da Bursa’dan olmuştu. Annesi kimsenin yaşamadığı eski bir evin çatısında doğurmuş. Kardeşlerini taşımış onu bırakmış. Kabul etmedi, istemedi. Ben de annesi olmak istedim ve İstanbul’a getirdim. Ama o zaman bir köpeğim de vardı. Çok çabalasam da kızım Pina ile anlaşamadılar. Şimdi Çatı annemlerle yaşıyor. Pina’yı kaybettikten sonra evde hayvan bakmak istemedim. Evlat neticede. Kaybetme korkusu, acısı çok ağır. Derken, oğlumuz Pişo eşimle yemek yediğimiz bir yerde bizi buldu. Gece boyu kucağımızdan inmedi. Sorduk soruşturduk annesini, kardeşlerini. Daha iki aylık yavruydu. Ve o geceden beri bizimle kendisi. 

Demek böyle tanıştınız… Peki Pişo nasıl bir kedi? Bize biraz ondan bahsederken misiniz?

Pişo 4 yaşında sağlıklı bir erkek. Oğlumuz, canımız. Evin sahibi o, biz de onun misafirleriyiz. 🙂 Mesela yeşil berjer onundur. Oraya oturulmasından pek hoşlanmaz. Eve gelen misafirlere de hemen müdahale eder. Canı istediği zaman sevdirir. Uyuyan biri görmesin hemen eşlik eder. Zaten birlikte uyuyoruz her gece. Ama salondaki küçük şekerlemelere de katılır kendisi. Camdan dışarıya bakmayı, balkonda vakit geçirmeyi çok sever. Mahallemizde baktığımız kedileri bazen balkondan seslenir severiz, bunu acayip kıskanır. Mama tabağının hep dolu olmasını ister. Yarıda bile olsa miyavlar, bildirir. Tamamen doldur der gibi. O an yemese bile öyle ister. Oyun oynamaya bayılır. En sevdiğimiz oyun lazer oyunu. Bir yere gitmekten hiç hoşlanmaz. Evde kalmayı tercih ediyor. Evde hazırlanan bir valiz görsün hemen kütüphanenin arkasına girer. Ve ne yapsan çıkmaz. Kedi yalnızlığı ve yaşadığı alanda kalmayı sever, ister, evet ama biz onsuz olmayı çok sevmiyoruz. Seyahatlerimizde de duruma göre yanımıza alıyoruz ya da Bursa’ya annemlere bırakıyoruz. Çatı ile de iyi arkadaşlar. İlk karşılaşmalarında birkaç kavgaları oldu ama sonra anlaştılar. Çok komiktir de kendisi. Bizi hala şaşırtıp güldürmeye devam ediyor. Onunla çok şey öğrendik, keşfettik.

Hamilelik sürecimde de Pişo çok destek oldu bana. Kardeşi Maya’yı birlikte bekledik. Patilerini göbüşümden, kalbimden hiç eksik etmedi. Bence, ben daha kızım Maya’nın hareketlerini hissetmezken o hissediyordu. Çok da akıllı bir kedi. Hamileliğim sonlarında göbeğim iyice büyüdüğünde, yani artık nefes almakta bile zorlanırken beni rahatsız etmemek için kucağıma gelmemeye başladı. Maya doğduğunda da hiç kıskanmadı ve ne yapıp, yapmaması gerektiğini çok iyi biliyor. “Beşik, ana kucağı, salıncak, oyun halısı ve oyuncaklar tam kedilere göre, bakalım nasıl olacak” derken, Pişo çok saygılı çıktı. Kardeşinin alanlarına hiç girmedi, oyuncaklarını ellemedi. Bu bir sorun değil ama bu bilinçte olması da bizi şaşırttı ve mutlu etti. Maya uyurken beşiğinin başında bekliyor. Şimdi Maya 7 aylık ve biliyorum bizi yeni keşiflerle dolu birbirlerinin peşinden koşup oynayacakları harika günler bekliyor. 

Günümüzde veteriner hizmetleri hakkında neler söylemek istersiniz? 

Veteriner hekimlik, gönülden severek yapılabilecek mesleklerden biri. İşini severek yapan, farkındalığa ses olan herkese saygım sevgim sonsuz. Dostlarımızın, evlatlarımızın bakımlarına sevgiyle yaklaşan ve dertlerine çare bulan, alanlarında uzmanlaşan hekimler iyi ki varlar!  Ama maalesef ticari bakış açısı her alanda olduğu gibi burada da karşımıza çıkıyor. Bu bakış açısına sahip hekim arkadaşların da mesleği seçme nedenlerini ve yaptıkları işin kutsallığını hatırlamalarını dilerim. 

İnsanların hayvanlara bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Kedici! Köpek sahibi! Kuşçu!… Kedi sahibi köpeklerden, köpek sahipleri kedilerden hoşlanmaz!” gibi gibi… İnanmak istemediğim bakış açılarından, ama maalesef doğru. Ötekileştirmeyi, ırkçı bakış açısını hayvanlar üzerinden bile yapıyoruz. Bizi koşulsuz seven bu canlara yapılan çok büyük haksızlık. Bir can sahiplenmiş ve onu gerçekten seven bu insanlar bu ayrıştırmayı yapıyorsa… Buna çok sinirleniyorum. Bir de cinsine, tüyüne, rengine göre satın alınan, bir hevese kurban yuvalarından sokaklara, başka başka yerlere, kimselere, sözde vicdan rahatlatılarak emanet edilen, aslında terkedilen dostlarımıza çok üzülüyorum. Onların da hisleri, duyguları var. Psikolojileri var…  Hayvan sevmeyen ve hiç ilgilenmeyen insanlara bile saygım daha çok. Onlar vazgeçebileceğimiz, iade edip değiştirebileceğimiz mallar değil. Çocuklarımız için alacağımız oyuncaklar değiller!

Esra Şengünalp diyor ki!

Sahiplenmeden önce birçok şeyi gözden geçirmek gerek! Ama kendine güvenemeyen, “Yapamam, bu sorumluluğu alamam” diyen birkaç arkadaşım hayvan sahibi ve şimdi “iyi ki!” diyorlar. Pişmanlıkları “Neden daha önce bir dost sahiplenmedim ki!” oldu. Taze anne olarak diyorum ki çocuk yapmaya karar verme aşamasıyla aynı aslında. Nasıl olur? Yapabilir miyim? Çok zor! vs.. Olduktan sonra “İyi ki!”  diyorsun. İşte aynı öyle. Karar sizin. Ama ufacık bir niyet varsa o zaten gelip sizi buluyor! Hayatınızın arkadaşıyla en kısa zaman da tanışmanız ve” iyi ki!” demeniz dileğimle…

2007-2012 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde eğitim gören Yağmur Ağcaoğlu, Bobby ve Yosun adında iki köpek ve Bıdık adında kör kedi sahibidir. Mezun olduktan sonra hayvan sağlığı dergilerinde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptıktan sonra Kalbimdeki Patiler sitesini kuran Ağcaoğlu, yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca çocuklar için hazırlanmış ilk Köpek Irkları-1 çocuk kitabını çıkarmıştır.