Kimi zaman neşesine neşe katmak, kimi zaman da hüznünü unutmak için ruhunu müzikle harmanlar insanoğlu. Konuşmaktansa kalpten geçenlerin dile geldiği şarkılar dinlemeyi tercih eder. Sözlerde kaybolmak, zamanı durdurmak ister. Öyle sözleri vardır ki o şarkıların, sadece dinlemek ister insan, sadece dinlemek… İşte o şarkıların, yeri geldiğinde bizi eğlendiren, kimi zaman dinlendiren şarkıların şaheserlerinden Aydilge de kalbini bir patiye kaptırmış. Aşk paylaşılmaz demiş, anlatsan anlaşılmaz demiş ama biricik kedisi Mike’a olan duygularını bir güzel dile getirmiş.

Yaptığı bestelerle insanların kalbine dokunan Aydilge’yi tanımayan neredeyse yoktur. Renkli ve hareketli şarkıları 7’den 70’e herkesin ağzına dolanmış bir durumda! 7 yaşında aldığı radyo sanatçısı ünvanı ve radyoda aldığı aşırı disiplinli eğitim ile kuralları yıkıp, kendi kurallarını yaratan, özgür ve kendi olma tutkusu ile müziğe aşkla bağlanan Aydilge’nin hayvanlara olan sevgisini, kedileri, köpekleri, sokaktaki canları sizler için sorduk, soruşturduk ve Kalbimdeki Patiler ailesi olarak çok sevdiğimiz Aydilge’nin bestelerinde pati izleri olan kedisi Mike’ı sizlerle buluşturduk!

Aydilge

Aydilge
Mike ile başlayalım… Nasıl tanıştınız? 

Mike’ı bulduğumda bahçede ağlıyordu, annesi bırakmıştı. Parmak kadardı. O kadar minik… Burnunun ucunu kargalar yemişti. Gözlerinden iltihap fışkırıyordu. Ben onu iyileştirmek için hemen veteriner kliniğine götürdüm. Anne kediler, iltihap diğer kardeşlere bulaşmasın diye hasta olan yavruyu tek bırakırlarmış. Bunu duyunca ben Mike’a daha farklı bağlandım. Tabii Mike beni çoktan anne olarak seçmişti. (Ben seçtim demiyorum, çünkü bence kediler kendileri seçiyor. O yüzden benim pencemerin altında ağlıyordu) Gözleri iyileşir mi diye üzülürken, hekimimizin desteğiyle Mike şu an dünyanın en güzel gözlerine sahip oldu… Tek başına yemek yiyemeyen, ağzına şırıngayla mama sıkarak beslediğim kedim acayip yakışıklı bir kedi haline geldi ve 7 senedir hayatımın en değerlileri arasında yer aldı.

“Kedim değil ev arkadaşım!”

Aslına bakarsanız beni evimde tek başıma yaşıyor sanıyor insanlar ama evimin bir tanesi Mike. Hiç de tek başıma yaşamıyorum. Gece yatağıma gidiyorum. Uzanıyorum. Mike hemen koştura koştura geliyor, yanıma yatıyor… Kesinlikle beni annesi sanıyor. Asla bensiz uyumaz gece. Ve onu çağırmama bile gerek yoktur. Benim yattığımı duyduğu anda koşarak gelir, kocaman yatakta dip dibe uyuruz. Zaten en sevdiği şey yanımda olmak, sevmek ve sevilmek… Bu kadar basit. Kucağıma oturup gözümün içine bakmayı çok seviyor. Aramızda harika bir bağ var.

Miko
Aydilge: Dışardan bakıldığında, ben Mike’ın hayatını kurtardım. Oysa o benim hayatımı kurtardı…
Kedili bir yaşam zor mu?

Kedilerle yaşamanın bence hiçbir zorluğu yok. Kendi hayatlarını yaşamaları, canları istediğinde uyuyup, istediklerinde oyuncu olmaları, kafalarına göre takılmaları, onların güçlü bireyler olduğunu gösteriyor. Evinize misafir gelmiyorlar. Evin yaşayanı oluyorlar. O ev, artık sizin olduğu kadar onların da… Sadece çok sevdiğim için turnelere ve konserlere giderken çok özlüyorum. O da kapının önüne yatıp gitme diye yuvarlanıyor. Valizimi görünce hemen anlıyor konsere gittiğimi… İşte o zaman çok hüzünleniyorum. Ama bu zorluk değil, çünkü bu hüzünde bir güzellik var. Sevmek ve sevilmenin güzelliği… Sevmek demişken; ben köpekleri de çok seviyorum. Ben bütün hayvanların, özellikle modern hayat içinde etrafımızda dolaşan kediler, köpekler ve kuşların, iyilik jeneratörü olduklarını düşünüyorum. Kötücül, endüstriyel enerjiyi onları iyiliği ve güzelliği dengeliyor. Hayat içlerinden geçiyor onların, öyle bir bütünlük ve akış içindeler. Ve bizi de hayat dolu kılıyorlar.

Peki ya avantajları?

Avantaj demiyelim de köpekli bir yaşamla farkları var tabi… Kediyi gezdirmek, tuvalet ihtiyacı için sokağa çıkarmak zorunda değilsiniz. Ama belki de bu muhteşem bir ritüel olurdu. Kediyi alıp sokağa çıkmak… Belki avantajı biz kaçırıyoruz 🙂

Aydilge ve Yağmur Ağcaoğlu
Aydilge ve Yağmur Ağcaoğlu

“İnsanların kedilere davranışları, birbirlerine davranışları gibi değişiyor… Ama şu konuda özellikle sinirleniyorum. Hayvanseverlerin, insanlardan nefret etmesi… Kediyi, köpeği çok sevip, insanı sevmemeleri… Bunu kabul edemiyorum… İnsanların kalbi kırık, küçük çocuklar olduğunu düşünüyorum. Ve kötülük özlerinde getirdikleri bir şey değil. İyileşmesi gereken bir hastalık. Ve bu hastalık, nefretle iyileşmez… Eğer hayvanlara yardımcı olmak istiyorsak, insanları da sevmeliyiz, çünkü hepimizin özü bir. İnsanı sevmeyenin hakiki bir şekilde hayvan sevebileceğini düşünmüyorum… Nefret enerjisi yayarak evreni iyileştiremeyiz…” diyen Aydilge her konuda sevginin, sevilmenin ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Mike’tan önce Karbeyaz ve Tırsık adında kedileri olan, sokaktaki kedileri sahiplenen ve bahçesindeki kedilere bakan (tüm apartman ile birlikte) ünlü şarkıcı anlayacağınız insan olmanın değerlerini kaybetmemiş bir hayvansever…

Ruhumuzu dinlendiren müzikleriyle hayatımıza giren Aydilge’ye “Hayranlarınız için bir sürpriziniz var mı?” sorusuna aldığımız, “Müzik yeterince sürprizli bir hal… Konserlerimde zaten özel bir deneyim yaşatmaya çalışıyorum. Yeni single’ım Aşk Olmak bir hafta önce çıktı. Aşk Olmak’ın turnesinde, konserlerde çok hoş sürprizler yapacağız. Ama bunu anlatırsam, sürprizi kalır mı? :)” cevabıyla röportajımızı noktalıyoruz. <3

Aydilge diyor ki!

Hayvan severlerden özellikle rica ediyorum, kullandıkları dil sevgi dolu olsun. Hayvanlara eziyet eden insanları gördükçe çok öfke doluyoruz doğru, ama asla sevgi dilinden vaz geçmemeliyiz. Çünkü biz insanlar, sadece bütünün küçücük bir parçasını görüyoruz, oysa bütün, bizden çok daha bilge… Bütünün kendi planı var. Varoluşun kendi planları var ve biz asla büyük resmi göremeyiz parça halimizle. Olumsuz gibi görünen herşey aslında olumlu bir şeyi deneyimlememizi sağlar. Mesela yalnız bırakılmak kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi, anlaşılmamak kendi ifade gücümüzü artırmayı ve tüm acılar içimizdeki gücü keşfetmeyi öğretiyor. Hiçbir şey boşuna değil. Tüm adaletsiz sistemin ya da merhametsizlerin varlığının bir nedeni var. Onlar olduğu için bizim varlığımızın da bir anlamı var. İyiliğinize sahip çıkın. Negatifi, negatifle iyileştiremeyiz. Sadece güçlendiririz. Elimizden geldiğince sevgi enerjimizi içimizde korumak zorundayız…

 

Fotoğraf: Serhat Dülger / @serhat_dulger

 

 

 

 

 

2007-2012 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde eğitim gören Yağmur Ağcaoğlu, Bobby ve Yosun adında iki köpek ve Bıdık adında kör kedi sahibidir. Mezun olduktan sonra hayvan sağlığı dergilerinde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptıktan sonra Kalbimdeki Patiler sitesini kuran Ağcaoğlu, yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca çocuklar için hazırlanmış ilk Köpek Irkları-1 çocuk kitabını çıkarmıştır.