Oyunculuğunu, karakterini, doğallığını çok sevdiğim bir insandır Seray Gözler! Ekrana, sahneye yansıttığı samimiyetine hayran kaldığım bir kadındır. Süper Baba’dan Hayat Şarkısı’na birçok dizide, tiyatro oyununda gösterdiği başarılarla bizleri sanata bağlayan nadir insanlardan olduğuna inanırım. Temsil ettiği her karakterin hakkını veren, fazlasını seyirciye geçiren bir oyuncu. Hem de kedi, köpek, kuş, böcek, koyun, keçi, inek demeden tüm canlıları seven bir hayvansever. Kalbine pati izi değmiş diyebileceğimiz ünlü isimler arasına giren, zarifliğine hayran kaldığımız sevgili Seray Gözler’in kedi ve köpekli hayatına şahit olmaktan mutluluk duyduğumu belirterek sizi röportajımızla baş başa bırakıyorum. Bakalım siz de hayvanlara, doğaya olan bakış açısını en az bizler kadar sevecek misiniz...

Hayvan sevginizle başlayalım…

Çok uzun zamandır hayvanlarla bir aradayım. Hayatımdan, evimden hayvan eksik olmadı. Evdekileri sevdiğim kadar, sokaktakileri de çok sevdim. Sadece kedi, köpek de değil, inek, koyun, keçi, böcek, kuş… Yaratılan tüm hayvanları seviyorum. İnsan nasıl büyüyorsa, hayatı öyle devam ediyor. Bir kez olsun hatırlamıyorum ki evimizde kedi ya da köpek olmasın. Evlenmeden önce kaniş bir köpeğim vardı. Onunla çok şey paylaştık, bekarlığımı, gençliğimi, evliliğimi… Eşimi o kadar kıskandı ki köpeklerin sahiplerine nasıl bağlandıklarını o zaman daha iyi anladım. Zamanla birbirlerine alıştılar. Ama alıştıktan sonra o kadar güzel bir ilişki kurdular ki… Hamileyken benimle oturur, klasik müzik dinler, burnunu karnıma dayar Ege’yi hissederdi. Oğlum doğduktan sonra ona çok bağlandı. Kapısında beklerdi hep. Ama kanser yüzünden köpeğimizi kaybettik. Acısı çok ağır oldu bizim için. Son günlerini Gökova’da doğada huzur içinde geçirmesi için neler yapmadık ki?

Hiçbir zaman unutulmuyorlar…

Ölümün yerini hiçbir şey dolduramaz ama biz onun yokluğunu başka bir köpek sahiplenerek bastırmaya çalıştık. Bir Golden Retriever’ımız oldu. Kızım gibi baktım ona. Ege’nin büyüme döneminde hayatımızda hep o oldu. Bütün köpekler özeldir eminim ama kızımız çok iyi bir bakıcıydı. Benim iki çocuğum vardı… Ama çalışma tempomuz ona ağır geldi. Evde çok yalnız kalıyordu, koşturamıyor, doya doya hayatını yaşayamıyordu. Ki yaklaşık 10 sene bizimle birlikteydi. Evet, geçirdiğimiz kısa zaman dilimlerinde bile çok mutluydu ama hak ettiği bu değildi. Onu gelin ettik. Çok güzel bir ailede, başka bir Golden Retriever ile birlikte yaşadı. Onu sahiplendirirken yaşadığım üzüntü yüzünden kaza yaptığımı hatırlıyorum… Ama şu an ki mutluluğu her şeye değer. Ayrılıklar, ölümler insanı çok yaralıyor. Ben bu sefer bir hayvan sahiplenmeyiz diye düşünürken kedili dünyamızın kapıları açıldı…

Seray Gözler

İlla doğurmanız gerekmiyor, hayvanlar da çocuğunuz oluyor!

Kedi beslemeyi hiç düşünmüyordum ama başta da dediğim gibi bizim ev hiç hayvansız durmuyor. Eşim ve oğlum hayvanları o kadar çok seviyorlar ki onları da bu sevgiden mahrum bırakmak istemiyorum. Bu yüzden evimize gelen minik İran Kedisi’ni de ailemize dahil ettik. Ama çok zor bir ırktı. Çok sevimli, çok masum bir kediydi ama sağlık konusunda çok çekti. Ayaklarında bir sorun vardı ve başlarda hekimler iğneden olduğunu söylese de ilerleyen zamanlarda eklem problemleri olduğu ortaya çıktı. Diğer tüylü dostlarımıza olduğu gibi ona da çok bağlandığımız için sağlık sorunu olması bizi vazgeçirmedi. Bir gün bile yılmadan tedavisi için elimizden geleni yaptık. Hiç unutmuyorum Ege bir gün okula giderken; “Anne bu kedi bizim kedimiz, hasta da olsa onu terk etmeyelim” dedi. Terk etmeyi düşünmediğimiz halde böyle bir korkusunun olması, o kediyi terk etmek istememesi beni çok duygulandırdı. Ama ne yazık ki kedimiz ne yaptıysak iyileşemedi. Bir gün enfeksiyon kaptı ve sürünerek acı içinde ağlamaya başladı. Onu kaybettiğimiz gün dün gibi aklımda… Kedimizin acıları dindi belki ama biz bir çocuğumuzu daha kaybetmiş olduk. Ege için de çok zor oldu. Ayrılıklar, ölümler, dostum dediğin canlıyı gömmek, kaybetmek… Ama hiç yılmadı. Hayvanları çok sevdi. Hayvanlar onun her zaman dostu oldu. Ve şimdiki kedimiz Paşam girdi hayatımıza…

Seray Gözler

Dünyanın en güzel şeyi hayvanlar!

Hayatıma giren her hayvanı çok sevdim, farklı sevdim. Paşam’ı da öyle… Kedi bakımında daha tecrübeliyim artık. Zaten beni ve eşimi bakıcısı olarak görüyor. Ege’ye çok düşkün. Biz hizmetkarları, Ege sahibi… Konuşan kedi diyorum ben ona. Bizimle o kadar güzel iletişim kuruyor ki… Sabahları uyandırmamak için kibar kibar mırlaması, derdini anlatması, tuvaletini yapınca “alın bunu hemen” dercesine bize haber verişi… Çok başka kedi Paşam. Bazen söyleniyor, bazen “anne” dercesine mırıldanıyor. Bazı kelimeleri o kadar çok benzetiyor ki inanamazsınız. Aşırı sevimli fakat hiç sevilmeyi sevmiyor. Kucak sevmiyor. Çok sakin, çok uslu. Bir gün olsun yaramazlığını görmedik. Uysal, oyuncu bir karakteri var. Gece geç saatlerde ya da sabah erken saatlerde oyun oynamaya bayılır. Bir o yana bir bu yana deli gibi koşturur. Hayatımıza girdiği günden beri bize çok güzel uyum sağladı. Ben hayvanların, sahiplerinin yaşam biçimini, karakterini benimsediğine inanıyorum. Paşam da öyle. Bizimle her yere geliyor, geziyor, tatile gidiyor. Bizim düzenimize harika bir uyum sağladı. Bebekliğinden beri harika bir ilişkimiz var.

Seray Gözler ve Yağmur Ağcaoğlu
Seray Gözler ve Yağmur Ağcaoğlu
Seray Gözler diyor ki!

Türkiye’de hayvanlara bakış açısına çok kızıyorum. Burada “hayvan” yurt dışında “aile” olarak görülüyorlar. Ne yazık ki ülkemizde birçok yerde hayvanın size yararı dokunmuyorsa, değer kavramı yok oluyor. Hayvanları seven o kadar az kişiler kaldık ki… Gönüllüleri çok takdir ediyorum. Emeklerini destekliyorum. Sahiplendirmelerini, doyurmalarını, tedavi ettirmelerini… Bizim burada o kadar çok kedimiz var ki sokakta baktığımız. Çok iyi insanlar var birlik olduğumuz… Karşılıksız, menfaati olmadan hayvan seven, hayvan bakan insanlar var… Nasıl ki bizim yaşama özgürlüğümüz varsa, onların da özgürlüğü var. Evime gelen böceği bile ezemezken hayvana eziyet edenleri anlayamıyorum. Öldüreni de anlayamıyorum. Sadece kediye, köpeğe de değil. Diğer canlılara da üzülüyorum. Doğanın dengesini bozmanın anlamı yok. Doğa kalmadı. Doğada hayvan kalmadı. Yeşillik kalmadı. Hayvanlar ülkemizde henüz yeni yeni kabul edilirken bu tarz kötü şeyler görmek beni çok üzüyor. Bana soracak olursanız et bile yememeliyiz. Beslenebileceğimiz bu kadar çok gıda varken onlara da yazık değil mi?

 

Fotoğraf: Gökmen Şaban

 

*Seray Gözler ile yaptığımız röportaj aracılığıyla sokak hayvanlarına 500 kg mama bağışında bulunan Slimwell firmasına teşekkür ederiz. 

 

 

 

 

 

 

2007-2012 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde eğitim gören Yağmur Ağcaoğlu, Bobby ve Yosun adında iki köpek ve Bıdık adında kör kedi sahibidir. Mezun olduktan sonra hayvan sağlığı dergilerinde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptıktan sonra Kalbimdeki Patiler sitesini kuran Ağcaoğlu, yaptığı sosyal sorumluluk projeleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca çocuklar için hazırlanmış ilk Köpek Irkları-1 çocuk kitabını çıkarmıştır.