İçimdeki hayvan sevgisi çok küçük yaşlarıma dayanıyor. Bahçesi olan ve hayvanların çok sevildiği bir evde büyüdüm. Babam köpeklere çok düşkündü bu yüzden hep köpekler ile büyüdüm. Bu arada kedilerime de haksızlık etmemeliyim 🙂 Bahçemiz de evimiz de baktığımız kedilerle doluydu. Hatta ilk kedim Minnoş’un yeri bende çok ayrıdır. Ama benim köpekler ile olan bağımın ayrı olmasının nedeni; çok hareketli bir yapıya sahip olmam ve anlarımı paylaşmayı çok sevmem. Köpeğim ile her anı paylaşabiliyorum, konuşuyorum, yürüyüş yapıyorum neredeyse her yerde beraberiz. Benim çok yakın dostum oluyor. Jack Russell da tam bana uygun bir cins. Bir kere çok hareketli, komik, yaramaz, akıllı ve o an istemediği hiçbir şeyi yapmadığı için bana çok karakterli geliyor. Özellikle üç erkek çocuk annesi olarak oyuncu bir cinsin hayatımıza girmesi bizi çok mutlu etti.
Çok heyecanlı, sevecen, komik, korumacı, oyuncu, hareketli, çocuklara hayran ve aynı zamanda çocuklarla çok iyi anlaşıyor. Jackie’yi anlatmak istesem böyle böyle bir sürü şey söyleyebilirim. Hele işine gelmeyen bir şey oldu mu ona söyleneni anlamazlıktan gelip tek kaş aşağı da tek kaş yukarıda boş boş bakması yok mu? Jackie çok akıllı bir köpek. Diğer köpeklere ilk başta çok havalı yaklaşıyor. Havlıyor, hırlıyor ve belirli bir zaman sonra oynamaya başlıyor. İnsanlarla ise harika bir iletişimi var. Eve gelen misafirlere karşı çok heyecanlanıyor, hatta misafirlerimizi ilk o karşılıyor diyebilirim 🙂 Dört ayak üzerinde zıplayarak öpmek istiyor veeee öpüyor!
Onunla tanıştığım için çok şanslıyım
Jackie ile tanışmam unutamayacağım anlardan biri. En güzel hediyem. Eşimle, çocuklarımızın hayvan bakabilecek mesuliyete geldiklerini düşündük ve hayvan sahiplenme kararı aldık. Biz her yaz Bodrum’a gidiyoruz, bu yaz karar aldık ve İstanbul’a dönünce ailemize bir tüylü dost katmak istedik. İçimiz içimize sığmıyordu. Yazlık komşumuz, yakın dostum Melis de bizim bu heyecanımızı birebir yaşıyordu. Kendisi de bir hayvansever olduğu için heyecanımızı anlıyordu. Ve bana unutamayacağım bir sürpriz yaptı. Doğum günümde ailesiyle beraber bir elinde pasta bir elinde bir giyim markasına ait bir paket ile sürpriz yaptılar. Paketi verirken “dikkat et kırılabilir” dedi.
O zaman içimden nasıl diye düşünmedim değil:) Paketi açınca içerisinde minnacık şaşkın gözler ile bana bakan, boynunda kocaman fiyonkuyla Jackie duruyordu. O kadar mutlu oldum ki sevinçten ağladım. Ve aynı zamanda çocuklar ve eşim Gökhan da çok mutlu oldu. Çok şükür ki köpekleri çok seven bir eşe sahibim. Aldığım en güzel doğum günü hediyesiydi diyebilirim. O gün Jackie’yi el kadar boyu ile boynumda uyuttum ve o gün bugündür değişen hiçbir şey olmadı, hala öyle uyuyor 🙂
Oyuncak kaçırmalar, arabaya biner binmez direksiyona iki patisiyle sarılmalar, yemekleri kollayıp arada kaçırmak, çocukları sabah okul saatinde kurulu saat gibi uyandırmak… Tam da Jackie’den bahsediyorduk!
Sevin, sevilin!
Hayvanlar bu hayattaki en değerli canlılar. Onların satın alınmasına kesinlikle karşıyız. Etrafta çok fazla sayıda hayvan var. Hepsi terk edilmiş, hepsi çaresiz. Bu kadar fazla hayvanın yuvasız kalmasının ve sokaklarda olmasının nedeninin; bir heyecan, bir heves ya da anlık bir moda akımına uğrayanlar tarafından olduğunu düşünüyorum. Hayvan bakmak mesuliyet ister. Her hayvan sahibinin empati yapması gerekir. Sizin yanınızda olduğu andan itibaren siz onun ailesi oluyorsunuz. Yani dostunuz, evinizin bireyi oluyorlar; oyuncak değil. Empati kısmında demek istediğim onun da duyguları olduğu, tıpkı bizler gibi! Ve sizden tek bir şey bekliyorlar: Sevilmek!
Bu canlılara kucak açmamız gerekiyor. Ben bu konuda gün geçtikçe ileri gittiğimizi düşünüyorum. Etrafıma baktığımda dolu su kapları, mama kapları görüyorum. İnsanların hayvanlara olan sevgisi ve hoşgörüsü artmış durumda. Zaten olması gereken de bu değil mi? Masum canlılara zarar vermeyen onlara yardım eden bir topluluk asla bir kötülük yapmaz. Vicdanı büyük merhametli bir toplum en gelişmiş topluluktur.
Sağlık hizmetleri her geçen gün iyileşmeli!
Ülkemizde hayvanlar için sağlık hizmetlerini yeterli bulmuyorum maalesef. Bu konuda bir iki üzücü olay geldi başıma. Çok fazlasıyla sesimi duyurmak, bağırmak zorunda kaldım. Bu böyle olmamalı. Ben eğer hayvanlar için, onları iyileştirmek için mücadele ediyorsam karşımdaki bunun okulunu okumuş, bu yola baş koymuşsa benimle aynı duyguyu yaşamalı. Tabii ki çok değerli, güzel gönüllü veteriner hekimleri bunun içerisine katmıyorum. Ama bazen çok çaresiz kalıyoruz.
Gökçe Çil diyor ki…
Benim için hayvan sevgisi bitmeyen birbirine sımsıkı bağlı iki dost enerji ve mutluluğu ifade ediyor. Bu yüzden hayvan seven sevmeyen herkese; “Canlıları sevin. Allah’ın yarattığı her canlıyı sevin. Unutmayın ki onların da duyguları var onların da canları var; biz ne hissediyorsak onlar da aynısını hissediyorlar, acıkıyorlar, susuyorlar. Canları da acıyabiliyor aynı zamanda tıpkı bizim gibi. Onlara vereceğiniz sıcak bir yuva, bir kap mama, şefkat ve sevgi size geri dönecektir.”
Fotoğraflar: Batuhan Ege Örs