
Bu dünyada saf iyiliğin, saf sevginin yeri hayvanların kalbi… Gözlerine bakalım, dokunalım, sevelim, düşünelim… Sadece bizim değil onların da evi bu dünya… Ne güzel diyor değil mi Pervin Bağdat? Dünyayı paylaşalım, sevgiyi, huzuru, mutluluğu… Hayvanlarla, çocuklarla, insanlarla… İnsanın kalbine bir pati dokunduysa dökülüyor bu güzel düşünceler… Dereceyle mezun olduğu Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden sonra sahnelerden inmeyen, müzikaller, diziler, sinemalar derken hayatını oyunculuk ile renklendiren Pervin Bağdat, sahip olduğu iki kedisinin ona hissettirdiklerini Kalbimdeki Patiler okuyucularına açtı. Sohbetine, içtenliğine en önemlisi misafirperverliğine hayran kaldığımız iki kedi sahibi Pervin Bağdat, bakın neler anlattı…
İki kedi, iki ayrı dünya
Fındık ve Bal. Evimizin sahipleri… Fındık’ı daha bir aylıkken Ankara’da babam sokakta bulup başının üstüne koyarak getirmişti. O günden beri başımızın üstünde yer var diyebiliriz 🙂 Aileden biri, kız kardeşim diyorum ona ben. Bal ise hayatımı tam anlamıyla değiştiren bir dost. İstanbul’a taşındığımda, ilk defa yalnız yaşayacağım için korkup arkadaşımdan aldığım ve en iyi arkadaşım olan bir kedi… Kız kardeşim Fındık’ı da yanıma alarak üç kardeş yaşamaya başladığımız evimizde artık her şey tamam. Mutlu mesut bir hal içerisindeyiz. Fakat iki kedi, iki ayrı dünya demek. İki farklı karakter demek. Fındık, ağır başlı, kurallı bir kedi. Pencere önü çiçeği gibi, saatlerce gökyüzünü, sokağı izleyebilir. Özellikle uyku öncesi usulca yanıma gelip avuçlarımı açıp yalar, onun öpücüğü bu sanırım. Bardaktaki suya dayanamaz; illa bardaktan su içer. Bal ise biraz daha bebeksi; beş yaşında ama hala yavru kedi gibi; sırnaşık, minnak bir kedi. Bensiz yapamaz; birkaç gün ayrı kalsak hasta olur. Hep koynumda, kucağımda, sırtımda yani özetle üstümde uyur, yaşar.. İki kedim de çok sakindir; yüksek sesten, gürültüden, kalabalıktan pek hoşlanmazlar. Kediyle yaşamak çok kolay ama bir köpeğim de olsun çok istiyorum, iki kedi bir köpekli bir hayat eminim harika olurdu… Hatta bir denizatı, bir baykuş, bir fil, bir zürafam da olsa keşke 🙂

Kediyle yaşam çok konforlu, çok daha huzurlu!
Hayatında zaman sıkıntısı yaşayan, yoğun çalışan insanlar için köpekle yaşamak çok daha zor. Hem onu yürüyüşe çıkarmak, oyun oynamak için ciddi bir zaman ayırmak, bunu belirli saatlerde düzenli yapmak şarttır; hem de bir köpeği uzun saatler yalnız bırakmak pek hoş olmaz. Ama kediler kendi dünyalarında mutlu olabilen canlılar. Zaten günde on sekiz saat civarında uyuyorlar 🙂 Hele de benim gibi iki kediniz varsa, onları yalnız bırakırken kafanız çok daha rahat olur. Uyur uyanır, yemeğini yer, tuvaletini yapar, oyun oynar; yorulur yine uyur, keyif yapar. Kedilerinizi gönül rahatlığıyla evde bırakıp işe gidebilirsiniz. Fakat bir köpek sahiplendiğinizde çok daha ilgi, zaman ve emek harcamanız gerekebilir. Ama önemli olan evinizi bir hayvana açmanız. Sizin için, koşullarınız için uygun olacak bir hayvana açmanız. Tabii bu noktada da dikkat edilmesi gereken çok önemli bir kısım var: Herhangi bir evcil hayvanla yaşamaya karar verirken ne olursa olsun, onu terk etmemeye söz vermek!
Bağdat: “Kedili yaşam keyiflidir; insanı dingin, sakin kılar”
Bir kediniz varsa, bence çok şanslısınız demektir. Benim hayatım kedilerle birlikte çok değişti; çok daha pozitif, sakin, yaratıcı biri olduğumu hissediyorum. Bu estetik canlılarla yaşamak beni çok etkiliyor. Aşırı komik ve eğlenceliler; onlara dokunmak bile tansiyonunu düşürüyor insanın, sağlık veriyor, huzur veriyor. Eve gelen misafirlerim de bunu söylüyor. Hatta enerjilerinin çok güzel olduğunu ekliyorlar. Kedili yaşamın en güzel yanı da bu işte: Keyifli, huzurlu ortam… Onlardan öğreneceğimiz çok şey var ama en önemlisi anın tadını çıkarmak ve o anda olmak.
Gelelim sokak hayvanlarına. Malum bildiğiniz gibi sokaklarda yaşam savaşı veren canları ünlü isimlere sormadan röportajımızı bitirmiyoruz. Pervin Bağdat’a da sokak hayvanları hakkında ne düşündüğü, neler yaptığını, neler hissettiğini sorduk ve bakın kalbini sızlatan sorumuzun cevabı ne oldu:
“Sokak hayvanları beni çok duygulandırıyor. Onlar için mutlaka evdeki yiyeceklerden ayırır, kaplarına su koyarım. Hatta apartmanda baktığımız bir kedimiz daha var. Apartmandaki bütün komşularımız da hayvansever, dairelerinin önünde su ve mama kabı bulunduruyorlar. Benim sokakta yaşayan hayvanlara karşı bir hassasiyettim var; özellikle de kışın çok üzülüyorum… Sokakta ömürleri çok uzun olmuyor, keşke hepsini sahiplendirebilsek ya da uygun koşullar yaratabilsek… Lütfen onlara merhametli olalım; sevgimizi gösterelim… Olarla konuşalım. Çok masum, çok tatlılar. Beşiktaş’ta oturan biri olarak çok mutluyum ki burada herkes sokak hayvanlarına çok güzel davranıyor, kışın soğuklarda üşümesinler diye, yazın klimalı ortamlarda serinlesinler diye mağazalarına alan insanlar var… Çok duygulanıyorum.”
Fotoğraflar: Navit Seyddashti