Sokak hayvanları söz konusu oldu mu mutlaka her iyi insanın yüreğinde bir sızı olur. İnsanın kalbi acır, içi burkulur; elinden geldiğince onlar için bir şeyler yapmaya çalışır. Ben de bu sefer, gezerek geçireceğim bir günü Yedikule Hayvan Barınağı’nın sevgi dolu köpeklerini ziyaret ederek değerlendirmek istedim. Daha önce gelmediğim bir yer değil ama her gidişimde aynı heyecan oluyor. Sokağa girdiğiniz anda sizi en içten, en canlı şekilde karşılıyor Yedikule’nin 4 ayaklı sakinleri.
Gidenler bilir, Yedikule’de diğer barınaklardan farklı olarak ön tarafta 20 kadar köpeğin serbest olduğu bir bölüm vardır. Yaşlı, engelli ve travma geçirmiş olanlar kısacası sahiplenilme olanağı en düşük olan canlar buradadır. Kapıya geldiğiniz anda hepsi merak içinde, kendilerini sevdirmek için kuyruklarını sallaya sallaya yanınıza gelir. Özellikle bayan ziyaretçilere özel bir ilgisi olan Pitbull Yağmur da bu karşılama takımındadır. Pitbull dediğime bakmayın, dünyanın en sevecen köpeği. Kalçasından sonrası felçli olsa da diğer köpeklere taş çıkartacak hızda gelir yanınıza. Tabii sevilmek istediğinde ağır hareketler ile kendini acındırmayı da bilen çok zeki bir köpek Yağmur. Yedikule’nin adeta maskota dönüşen bir başka bir ismi de Çiço. O da kalçasından sonrası felçli bir sokak köpeği, Yağmur gibi oldukça çapkın ve enerjik. Hikayesi ise oldukça hüzünlü:
Yaşadıkları ne olursa olsun kafalarını biraz okşamamız adına sonsuz sevgi ile bize yaklaşan bu canlardan insanlığın öğreneceği önemli bir ders var: Sevgi.
Daha yavruyken Ankara’da bir barınakta ona bakan bakıcısından yediği tekme sebebi ile sakat kalmış. Buna rağmen o diğer köpeklerden ayrılmadan her olayın, her oyunun içinde! Çiço’nun hayat enerjisi biz insanlara ders verecek nitelikte, her şeyin üzerinden gelinebildiğini gösteriyor. Belki hikayelerinden belki de masumiyetlerinden dolayı bilmiyorum ama beni orada en çok güldüren Çiço ve Yağmur’un komiklikleri oldu. Meğer bu ikisi birbirine düşmanmış. Ben şaşırıp “Aa, neden?” diye sorunca kız sorunları nedeni ile olduğunu öğrendim. Kangal’dan Terrier’lere kadar her dişi köpeğe yanaşan Çiço ve Yağmur kıskançlık kavgasına girmiş. Bu sebeple biri kafede biri yolda duruyor. O gün beni çok eğlendiren bir başka isim ise Badi oldu. Ben geldiğimde engelliler kafesinin orada yatar şekilde bulduğum Badi çok bitkin gözüküyordu. Engelli olup olmadığını sorunca Badi’nin obez olduğu için kısmi engelli olduğunu söylediler. Kiloları onun koşmasını kısıtladığı için nefes nefese kalıyormuş. Önce ona üzülsem de mama adı geçtiğinde ne kadar çevik olduğunu gördükten sonra onun hiç de mutsuz olmadığını anladım. Barınak çalışanları ile sohbet ettiğim bu süre içinde birkaç canın daha ilginç hikayesini öğrendim. Örneğin Sakız’ın hikayesi. O kocaman bir Terrier, şu tüyleri salkım saçak olanlardan. Buraya gelmesi bir mucizeymiş aslında, meğer önceki barınağı selde sular altında kalmış ve o zar zor kurtulmuş. Bir onun neşeli yüzüne bakıyorum, bir de anlatılanlara. Yolda yanından geçtiğimiz o onlarca sokak köpeğinin kim bilir nasıl hikayeleri var diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Neler yaşadılar, nerede doğdular, nasıl kişilerle yolları kesişti hatta kaç kere ölümden döndüler kim bilir…
Desteklerinizi esirgemeyin!
Barınak çalışanlarının işlerini hafifletmek, en azından ön tarafta onlara yardım edebilmek amacıyla gittiğim Yedikule Hayvan Barınağı’nda yine yine yüzüm gülerek, köpeklerle harika saatler geçirdim. Bence tüm hayvanseverlerin buradaki sevgi dolu köpekleri görmesi gerekiyor! 🙂 Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki buraya yardıma geldiğinizde yapabileceğiniz bir sürü iş var. Mesele en kolay işlerden biri olan ekmek ayırma görevini üstlenebilirsiniz. Yapmanız gereken bir eldiven takıp konteynırdaki ekmeklerin temiz olanlarını ayıklamak. Böylece oradaki canların yediği yemekte sizin de tuzunuz olur. Tabii bu işleri yaparken dibinizde biten Yedikule canlarını da görmezden gelemezsiniz 🙂 Adeta minnettar bir şekilde işinizi yaparken yanınızda oturacaklarından emin olabilirsiniz!
Fotoğraflar: Eda Gökçebay